30 Kasım 2012 Cuma

spagetti isteyen can



iddia ediyorum,rejim olayı Türk bünyesine,alışkanlıklarına,yaşama şekline,yaşam lezzetlerine ters,,,

kilo vermek için spor salonlarına giden naciz vücudum,iflah olmaz,dur durak tanımayan,istedikçe daha çok almasını bilen geniş midemin parmağında fır fır döndürülüyor,spora başlayıp iki haftada iki kilo alıyor,spordan sonra muhteşem K lı pastayı yiyebilmek için,spora bisikletle gidip,muhteşem K lı malzemeleri bulmak için nefesten kesilene kadar dükkan dükkan pedal sallıyor,yeni yerleri gezerken,yeni lezzetleri tatmadan geçip gidilmesin diye adımlarına kara sullar iniyor,reklamları seyrederken tepside fosurdayan simitleri,soslu spagettileri görüyor,aklı fikri ruhu ızdırap çekiyor:)

nihayet spagetti yapıp aklım  fikrim midem huzura erecekti,,,






tam işte ruhum huzura erecektiki,kısa süreliğine ayrı kalmamız gereken Şapilim aklıma geldi,sonrası da çorap söküğü gb ilerledi:)Şapil bir süredir bahçe evimizde yaşıyor,her gün çok özlüyorum,buluşma vakitlerimiz bana yetmiyor:)evde küçük değişiklikler yapıp tekrar getircektim,bizim kız özgür ruhu ve iradesiyle,yeni yerleri keşfederken,yeni erkeklerle tanışıp,fazlaca anlaşmış,şimdi koca göbeği bir oraya bir buraya devirip duruyor:)




sonra insanların hayvanları kısırlaştırmayla ilgili paylaşımları aklıma geldi,keneler insanları ısırıp ölümcül virüsler bulaştırmasın diye,keneler üzerinde yapılan kısırlaştırma projesini hatırladım,bana da Şapili kısırlaştırmam  gerektiğini söyleyenler oldu,aklımı karıştıran yazılar da okudum,ama bunu yapmadım belki de yapamadım,kısırlaştırmayı savunan bir sürü insan olduğunu biliyorum,tamamen haklı gerekçeleri olduğunu da biliyorum,
sokaktaki canlar benim de içimi acıtıyor,hiçbirine yemeğe,sevgiye muhtaç bir yaşam layık görmüyorum,

ama
onlar bizim için yaşamıyorlar,bizim isteklerimiz,dileklerimiz için dünyaya gelmediler,gelmiyorlar,,,

izlediğim belgesellerden,okuduğum kitaplardan anladığım,evrendeki her canlının yegane amacı üremek,
üremek için besleniyor,üremek için çalışıyor,çabalıyor,savaşıyor,üremek için ölüyor,
biz bütün isteklerimizle,iyi dileklerimizle onların hayatına ne kadar müdahale etmeliyiz???
insanların arzuları neticesinde hayvanların türlerini değiştiriyoruz,türleri çeşitlendiriyoruz,boylarına,tüy yapılarına,karakter yapılarına göre alternatiflerimizi arttırıyoruz,en yeni köpek ırklarından biri olan Dogo Argentino canları için 9 köpek ırkını harmanlıyoruz,doğanın vahşi kedileriyle seçilen evcil kedileri çiftleştirip ortaya karışık canlar koyuyoruz.
insanların arzuları neticesinde bitki türlerini değiştiriyoruz,türleri çeşitlendiriyoruz,boyutlarına,renklerine,çekirdeklerine,güzelliğine,lezzetlerine,keyif vericiliğine,uyarıcılığına müdahale edip arzulamızı tatmin ediyoruz.
pekiiii

''bir elmanın sizi kullandığını düşündünüz mü hiç?''

bu kitap idefix önerilerinden biriydi,iyi ki sepetime eklemişim,iyi ki bana katmışım,bu kitap elma,lale,kenevir ve patatesin ve onların kaderlerini bizimkine bağlayan insani arzuların hikayesini anlatıyor,sizi ters köşe ediyor,bitkilere,arılara,zararlılara bir başka gözle bakmaya davet ediyor,
...''Biçimi ve kokusu sayısız nesiller boyunca arılar tarafından seçilmiş olan elma çiçeği gb,patatesin de boyutu ve tadı,sayısız nesiller boyunca bizim tarafımızdan seçilmiştir.Arıların da insanların da seçim kriterleri vardır:arı açısından simetri ve tatlılık;patates yiyen insan açısından da ağırlık ve besin değeri.Birimizin,zaman zaman arzularının farkında olacak şekilde evrilmiş oluşu,bu düzenlemede rol alan çiçek ya da patates açısından fark etmez.Bu bitkilerin önem verdiği tek şey,her varlığın en temel genetik düzeyde önem verdiği şeydir:kensinin daha çok kopyasını çıkarmak.Bu bitkiler deneme yanılma yöntemiyle bunu yapmanın en iyi yolunun hayvanları arı ya da insan,fark etmez.genlerini yaymaya ikna etmek olduğunu öğrenmiştir.Nasıl mı?Hayvanların bilinçli olan ya da olmayan arzularıyla oynayarak.Bunu yapmayı en etkin biçimde başaran çiçekler ya da patatesler,daha verimli olan ve daha fazla çoğalanlardır.''....
kitap dört arzunun,dört bitkinin kaderiyle bağlantısını anlatıyor,elmanın hikayesinde geniş anlamıyla tanımlanan tatlılık;laleninkinde güzellik;kenevirinkinde sarhoşluk ve patatesin hikayesinde de kontrol,
Arzular gereği daha parlak,biçimli,lezzetli,verimli patates kızartmaları  üretebilmek için genetiğiyle ne boyutlarda oynandığından haberdar ediyor,kusursuzluğunu bozmasın diye üstündeki böceği öldüren genetiğiyle oynanmış patateslerle,bu patatesleri üreten çiftçilerin tarlaya kimyasal bıraktıkları dönemde tarlaya asla girmedikleri bilgisiyle beni şaşırtıyor,

biz evrendeki canlılara ne kadar müdahale etmeliyiz?birbirimizin arzularını ne kadar tatmin etmeliyiz???



güzel elma,tatlı elma birbirimizi kullanmayı,evrende varolmamızı kabul ediyorum:)

afiyetler olsun;) 

21 Kasım 2012 Çarşamba

Ordu- Hampton by Hilton Ordu-plaj mevkii



Merzifon Bedesten Osmanlı Mutfağının tadı damağımızda,keyfi dillerimizde yolumuza devam ediyoruz,İstikamet Samsun,bu sırada yollarda ilerlerken dikkatimi çeken müze reklamları oldu,dikkatimi yeni çekmesi yeni müze kart  sahibi olduğumdan değildir sanırsam,Çorum'dan önce başlayan Ordu'ya kadar devam eden ,yol kenarlarında kocaman kocaman müze ve turistlik olabilecek yerlerin reklamını gördüm,bu çalışmalar Turizm Bakanlığıyla mı yoksa yerel yönetimlerle mi ilgili bilemiyorum ama çok başarılı buldum,bu çalışmaları düşünen ve Türkiye turizmine kazandıran herkese teşekkür etmek istedim,Ordu kmlerini bitirdiğimizde hava kararmıştı,ilk otelimize giriş yapmak istedik,bize ilk tavsiye edilen otel Balıkçıhan Oteliydi,bizim gittiğimiz tarihte Trabzonspor otelde konaklayacağı için iki gecelik yer bulamayınca başka bir otelden rezervasyonumuz yapıldı,bu Ordu gezimizin en güzel başlangıcıydı,iyi ki Balıkçıhan Oteliyle zamanımız uymadı ve biz  iyi ki Hampton by Hilton Ordu oteliyle tanışabildik,

Otele girişimizde çok güler yüzlü bir ekip bizi karşıladı,çok naziklerdi,yorgunluk çayı ikramlarımızı yudumlarken giriş işlemlerimizi tamamlayıp,otel hakkında bilgiler verildi,odalarımıza çıktığımızda  her şeyin  çok ince ayrıntıyla düşünüldüğünü gördük,kocaman pofidik yatakları var,gördüğümde balıklama dalış denemelerim oldu:)o yataklardan biri bana düşmese de benim ek yatağımda deniz manzaralıydı,dalga sesliydi,
oda yataklarına balıklama dalış denemelerinden sonra,her odada bulunan su ısıtıcılarını kullanıp,her odada bulunan çay ve kahvelerinizi,kupalarınızda yudumlarken biraz daha dinlenebilirsiniz,
ve sonra yeni yerlerin keşfi gelir,
biz güler yüzlü,nazik,otel ekibimizden cumartesi akşamı için tavsiye istediğimizde plaj mevkiindeki güzel bir mekanı tavsiye ettiler,geç saatlere kadar pop müzik,daha sonra da clup tarzına dönüyorlar,tavsiyeye uyup mekana bi baktım gerçekten nezih bir ortama benziyordu,ama Ordu'ya gelmişken Ordu'ya has bir şeyler görmek,tatmak istiyor insan,Ordu'nun pideleri gb misal:)
tavsiye almadan gittik ama içgüdülerime güvenip Merkez Aktaşlar Restaurant'a girdik,hemen merkezin girişindeki göbekte bulabilirsiniz,başlangıç olarak yeşil zeytinden bir garnitür ve lahana turşularıyla gönlümü çaldılar,üstüne pideleriyle midemi fethettiler,
kapalı havalı cumartesi gününü bitirip,yeni bir güne uyandığımda güneş penceremi aydınlatıyordu,
çok şanslıydık,kasımın ortasında böyle güzel bir pazar günü bizi bekliyordu,
önce otelimizde güzel bir kahvaltı yapıyoruz,her ayrıntısını çok severek,
kahvaltınızı tercihleriniz doğrultusunda ister burda,ister restaurant kısmında,
ister havuz başında,ister ağaçların altında yapabilirsiniz,biraz hava durumu müsadesiyle paşa keyfiniz bilir,
kahvaltı sonra keyif kahvesi
*sağımda deniz var belirtmek isterim 
yakın markajdan şöyle ki














isterseniz oltanızı da getirebilirsiniz






görüntüler sizi meraklandırdı mı?

küçük bir cennette olduğumu hissettiren Hampton by Hilton Ordu ya çok çok teşekkür ederim,
yaz tatili için neden hep Antalya'yı ,Bodrum'u düşünüyoruz acaba diye düşündüm,,,

bi şımardım,bi kocaman rahatladım,

bi kocaman kocaman adımlarla yaza tekrar tekrar tekrar gelmek gitmek istedim,






19 Kasım 2012 Pazartesi

Amasya-Merzifon-Bedesten Osmanlı Mutfağı




yine Sürpriz yollardan birindeyim,artık üniversiteli olan yiğenime haftasonu ziyareti için yola çıktık,İlk Samsun'a gidicek üniversiteli kızımızı alıp sonra Ordu'ya gidicektik,ki tam zamanında acıkıp Merzifona uğradık,yemek için babamın reklamını gördüğü mekanı tercih ettik,mekan girişteki  kapılarıyla zaten gönlümü çalmıştı,





içerisi ayrı bir derya zaten,bu özel mekan ''Bedesten Osmanlı Mutfağı'',Bedesten Osmanlı Mutfağı han restaurantlardan biri,Kara Mustafa Paşa Vakfından olup 17.yüzyılda yapılmış,kozmik enerjidenmidir bilmem,Bursa'da bulunan Darüzziyafe Mutfağı fikirlerimin enerjilerini evrene gönderirken karşıma çıkıverdi,her noktanın ayrı ayrı fotoğrafını almak istiyor insan,
benim görüp size gösterebildiklerimden,,,





Bedesten Osmanlı  Mutfagı mönüsü gerçekten çok zengin,fiyat ve lezzet olarak farklı tercihlere fırsat veriyor,
biz aile grubu olduğumuz için karışık soğuk başlangıçları tercih ettik,
                                                                              Börek-i Makiyan-ı Hassa, pek beğendim

ve sonrasında gerçekten çok özel bi yemekle devam ettik,
''Topuz Kebap''

''Topuz Kebap'' Exc.Chef Ahmet Özdemir'in kendisine ait olan (patentli) ,mutfağımıza kazandırdığı özel bir lezzet

16 Kasım 2012 Cuma

İstanbul-Eminönü-Kapalıçarşı



bu sefer ben gb olucam dedim,İstanbulda,,,
 bu sefer ben gb bi başıma,İstanbulda,,,














bi başına olun,ikiniz olun,üçünüz,dördünüz,beşiniz olun amaaa

aklınız yüreğiniz eviniz işiniz gününüz misss olsun misss


4 Kasım 2012 Pazar

sonbahar-kış dekorasyon sendromu



sonbahar başlangıçlı kış gelişmeli bir dekorasyon sendrom sahibiyim.sanırsam kesinlikle muhakkak.kendime itiraf ettim.yine bana bi haller oluyor bu ara,aklım fikrim ev dekorasyonu fikirlerinde,ilk nevresim takımlarıyla başlıyorum,nedenini bilmiyorum ama ilk nevresim takımları tonları değişiyo kafamda,bu seneki takımımı hala aramaktayım,nevresim takımı ardından değişim alanındaki değişim tonlarına geliyorum,bu tonları tamamlayacak ıvırı zıvırı, beynimde vızırdayıp duruyo,küçük bi şehirde yaşadığım için istediğim ıvır zıvırı bulamayınca internet sitelerini deneyim dedim.günlerdir dekorasyon siteleriydi-alışveriş siteleriydi,habam debam ama yine bana hüsran derken,bi evde bu kadar güzel rengi,bu kadar zarif şekilde,bu kadar güzel görmemiştim.

Siz ne dersiniz?